VE
GERÇEKLER
Tarihteki
eski toplumların çoğunda tufan ve benzeri efsaneler yer alır. Tevrat ve
Kur’an’da geçen tufan’ın ise onlardan önce Sümer efsanesi olarak yazıldığı
ortaya çıkmıştır. Ve aradaki benzerlik şaşırtıcı ölçüdedir. Önce Gılgamış
destanını Muazzez Ilmıye Çığ’dan görelim:
GILGAMIŞ DESTANINDA TUFAN
Çok eski
çağlarda, insanları yok etmek amacı ile Tanrı tarafından büyük bir tufan
yapıldığı hikâyesinin, yalnız ilk kutsal kitap Tevrat’ta yazılı olduğu
sanılıyordu. Fakat geçen yüzyıl içinde Ninive’de yapılan kazılarda çıkan Asur
Kralı Asurbanipal’ın Kütüphanesi içindeki bir tablette aynı hikâye okununca
(1872) büyük bir şaşkınlık yaşanmış ve bu inanç kökünden sarsılmıştı. Gılgamış
Destanı’nın son kısmını oluşturan bu hikâye, ölümsüzlüğü arayan Gılgamış’a,
tufandan kurtulup Tanrılar tarafından ölümsüzlük verilen Utnapiştim tarafından
anlatılmıştı.
Buna göre kısaca:
Buna göre kısaca:
İnsanlar öyle
çoğalmıştı ki, Tanrılar onların gürültü ve şamatasından uyuyamaz olmuşlar.
Bunun üzerine dört büyük Tanrı, bu insanları bir Tufan ile yok etmeye karar
veriyorlar. Bilgelik Tanrısı Enki, yarattıkları insanların ortadan
kaldırılmasına çok üzülüyor ve Şuruppak şehrinde yaşayan Utnapiştim’in evinin
duvarından seslenerek, Tanrılann bir tufan yapmaya karar verdiklerini, bir gemi
yapmasını söylüyor. Geminin tarifıni veriyor. Adam söylendiği şekilde gemiyi 7
günde tamamlıyor. Gemi yapıldığı müddetçe çeşitli hayvanlar kesiliyor; beyaz,
kırmızı ve su katılmamış şaraplar nehir suyu gibi bol olarak içiliyor, adeta
yılbaşı törenlerine benzer şenliklerle işler yapılıyor. Utnapiştim geminin
içine ailesini, akrabalarını, sanatçıları, kırların evcil ve yaban hayvanlarını
dolduruyor. Bu arada altın da almayı unutmuyor. Geminin kapısı kapanır kapanmaz
şiddetli bir fırtına ile birlikte yağmur boşanıyor. Sular yalnız gökten
boşanmakla kalmıyor, Yer Tanrıları da yerden fışkırtıyor suları. Tufan öyle
azgınlaşıyor ki, onu yaptıran Tanrılar bile korkuyor. Bu kıyamet 6 gün 6 gece
sürdükten sonra yedinci gün gemi Nisir Dağına oturuyor. 7 gün bekledikten sonra
Utnapiştim bir güvercin salıyor dışarı. O konacak yer bulamadığı için geri
dönüyor. Daha sonra bir kırlangıç gönderiyor, fakat o da geri geliyor. Son
olarak uçurduğu kuzgun geri dönmeyince dışarı çıkıyorlar. Utnapiştim
dağın tepesine kurbanlarla içkiler sunuyor. Altlarında çeşitli ağaçların
odunları yanan ocaklara 7 kazan konarak kurban etleri pişiriliyor. Onların
tatlı kokusunu duyan Tanrılar üşüşüyorlar. Tufanı yaptıran Tanrı Enlil gelip
gemiyi ve insanlan görünce çok kızıyor, kim bunlan kurtardı diye. Bilgelik Tanrısı
ona karşı çıkarak, günah yapanı, kurallara karşı geleni cezalandır ama bu kadar
ağır ve ölümcül olma diye onu yatıştırıyor. Böylece Utnapiştim ve karısı
ölümsüz bir yaşam ile nehrin ağzındaki Tanrılar bahçesine yerleştiriliyorlar.
TEVRAT’TA
TUFAN
“Yarattığım
insanları, hayvanları, sürüngenleri, kuşları yeryüzünden silip atacağım” dedi,
“Çünkü onları yarattığıma pişman oldum.”
Tanrı Nuh`a,
“İnsanlığa son vereceğim” dedi, “Çünkü onlar yüzünden yeryüzü zorbalıkla doldu.
Onlarla birlikte yeryüzünü de yok edeceğim.
Kendine gofer
ağacından bir gemi yap. İçini dışını ziftle, içeriye kamaralar yap.
Sağ
kalabilmeleri için her canlı türünden bir erkek, bir dişi olmak üzere birer
çifti gemiye al.
Çeşit çeşit
kuşlar, hayvanlar, sürüngenler sağ kalmak için çifter çifter sana gelecekler.
Yanına hem
kendin, hem onlar için yenebilecek ne varsa al, ilerde yemek üzere depola.”
Nuh Tanrının
emirlerini yerine getirir. Nuh, oğulları, karısı, gelinleri tufandan kurtulmak
için hep birlikte gemiye bindiler.
Tanrı`nın
Nuh`a buyurduğu gibi temiz ve kirli sayılan her tür hayvan, kuş ve sürüngenden
erkek ve dişi olmak üzere birer çift Nuh`a gelip gemiye bindiler.
Nuh altı yüz
yaşındayken, o yılın ikinci ayının* on yedinci günü enginlerin bütün kaynakları
fışkırdı, göklerin kapakları açıldı.
Yeryüzüne
kırk gün kırk gece yağmur yağdı.
Sular
yükseldi, çoğaldıkça çoğaldı; gemi suyun üzerinde yüzmeye başladı.
Sular öyle
yükseldi ki, yeryüzündeki bütün yüksek dağlar su altında kaldı.
Yeryüzünde
yaşayan bütün canlılar yok oldu; kuşlar, evcil ve yabanıl hayvanlar,
sürüngenler, insanlar, soluk alan bütün canlılar öldü.
Sular yüz
elli gün boyunca yeryüzünü kapladı. Sonra Tanrı Nuh`u ve gemideki evcil ve
yabanıl hayvanları anımsadı. Yeryüzünde bir rüzgar estirdi, sular alçalmaya
başladı.
Sular yeryüzünden
çekilmeye başladı. Yüz elli gün geçtikten sonra sular azaldı.
Gemi yedinci
ayın on yedinci günü Ararat dağlarına oturdu.
Sular onuncu
aya kadar sürekli azaldı. Onuncu ayın birinde dağların doruğu göründü.
Kırk gün
sonra Nuh yapmış olduğu geminin penceresini açtı.
Kuzgunu
dışarı gönderdi. Kuzgun sular kuruyuncaya kadar dönmedi, uçup durdu.
Bunun üzerine
Nuh suların yeryüzünden çekilip çekilmediğini anlamak için güvercini gönderdi.
Güvercin
konacak bir yer bulamadı, çünkü her yer suyla kaplıydı. Gemiye, Nuh`un yanına
döndü. Nuh uzanıp güvercini tuttu ve gemiye, yanına aldı.
Yedi gün daha
bekledi, sonra güvercini yine dışarı saldı.
Güvercin
gagasında yeni kopmuş bir zeytin yaprağıyla akşamleyin geri döndü. O zaman Nuh
suların yeryüzünden çekilmiş olduğunu anladı.
Yedi gün daha
bekledikten sonra güvercini yine gönderdi. Bu kez güvercin geri dönmedi.
Nuh altı yüz
bir yaşındayken, birinci ayın birinde yeryüzündeki sular kurudu. Nuh geminin
üstündeki kapağı kaldırınca toprağın kurumuş olduğunu gördü.
Tanrı Nuh`a,
“Karın, oğulların ve gelinlerinle birlikte gemiden çık” dedi,
Kendinle
birlikte bütün canlıları, kuşları, hayvanları, sürüngenleri de çıkar.
Üresinler, verimli olsunlar, yeryüzünde çoğalsınlar. (Tevrat, Yaratılış: 6,7,8.
Bölüm)
Mitolojilerdeki
tufanlarla Tevrat’taki tufanın benzerliği bir şekilde izah edilebilir.
Gerçekten büyük bir tufan olduysa mitolojilerde de yer bulmuş olabilir. Ancak
gemi dağa oturduktan sonra suların çekildiğini anlamak için kuş gönderilmesine
kadar bir benzerlik izah edilemez. Anlaşılan o ki Tevrat’ı yazanlar tufan
hikayesini Sümerlerden almışlardır, kaynağı Sümerlerdir.
Tabi
Kur’an’ın kaynağı da Tevrat’tır. Şimdi de Kur’an’daki tufanı görelim:
KUR’AN’DA
TUFAN
Ayrıca Nuh’a
şöyle vahyettik: “Bil ki kavminden şimdiye kadar iman etmiş olanlardan başka
artık kimse iman etmeyecektir. Onun için yaptıkları şeylerden dolayı
kederlenme.”
Bizim
gözetimimiz altında ve vahyimize göre gemiyi yap. Zulüm yapanlar hakkında da
bana bir şey söyleme. Çünkü onlar kesinlikle suda boğulacaklardır.
Gemiyi
yapıyordu, kavminden bazı ileri gelen gruplar, onun yanından gelip geçtikçe,
onunla alay ediyorlardı. Nuh dedi ki: “Bizimle eğleniyorsunuz, biz de sizinle
tıpkı bizimle eğlendiğiniz gibi alay edip eğleneceğiz.”
Nihayet
emrimiz geldiği ve sular kaynamaya başladığı zaman dedik ki; “Erkeği ve dişisi
olan her canlıdan ikişer tane, aleyhlerinde hüküm verilmiş olanların dışında,
aileni ve iman etmiş olanları geminin içine yükle”. Zaten beraberinde iman
edenler çok az idi.
Nuh dedi ki;
“Allah’ın adıyla binin içine. Onun akışı da, duruşu da (O’nun adıyladır). Hiç
şüphesiz Rabbim gerçekten çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.
Gemi
içindekilerle birlikte, dağlar gibi dalgalar arasında akıp gidiyordu. Nuh ayrı
bir yere çekilmiş olan oğluna bağırdı: “Yavrucuğum, gel, bizimle beraber bin!
Kâfirlerle beraber olma!”
O, dedi ki;
“Ben, beni sudan koruyacak bir dağa çıkacağım”. Nuh da “Bu gün Allah’ın
merhamet ettiğinden başkasını, Allah’ın bu emrinden koruyacak kimse yoktur.”
dedi. Derken dalga aralarına giriverdi. O da boğulanlardan oldu.
Allah
tarafından denildi ki: “Ey yeryüzü suyunu yut! Ey gökyüzü sen de suyunu kes! Ve
sular çekildi. Emir yerine gelmiş oldu. Gemi de Cudi dağı üzerine oturdu. O
zalim kavme böylece dünyadan uzak olun denildi. (Hud: 36-44)
FARKLILIKLAR
Tevrat’ta
Nuh’un gemisinin Ararat Dağına, Kur’an’da ise Cudi Dağına oturduğu yazılıdır.
Tevrat’ta
açıkça tufanın tüm dünyaya geldiği yazılmışken, İslamcılar sadece Nuh kavmine
geldiğini öne sürer. Halbuki Yunus-73 ayetinde şöyle der:
Fakat
onu yalanladılar. Sonra Biz, onu ve gemide onunla beraber olanları kurtardık.
Ve onları, halifeler kıldık ve
âyetlerimizi yalanlayan kimseleri, (suda) boğduk. Artık bak, uyarılanların sonu
nasıl oldu.
“Halifeler
kıldık” ifadesi geride onlardan başka insan kalmadığını belirtir.
Fakat şu
nokta gözönüne alınmalıdır ki tevrat’a göre Nuh kavmi, insan neslinin ilk
kuşaklarındandır. Dolayısıyla o dönemde insanlar aynı bölgede yaşıyor
olabilirler. Ve tufan bu bölgeyi etkilemiş, böylelikle gemidekiler haricindeki
tüm insanları yoketmiş olabilir.
Tufan
konusunda Tevrat ile Kur’an arasındaki diğer farklar da şunlardır:
Tevrat,
geminin ölçülerine varıncaya kadar tüm teferruatıyla tufanı anlatır. Kur’an ise
detaylara girmez, yüzeysel olarak değinir.
Ama Kur’an’da
Nuh’un müşrik oğlundan ve gemiye binmeyip boğulmasından sözeder. Tevrat’ta ise
bundan bahsedilmez.
Tevrat’ta
gemiye sürüngenler ve kuşlara varıncaya kadar her cins hayvandan bir çift
alındığı yazılıdır. Kur’an’da ise “Herşeyden bir çift” şeklinde ifade edilir
ki; Tevrat’tan daha geniş bir muhteva içerir. Binlerce çeşit canlıdan birer
çiftin nasıl toplandığı ve gemiye nasıl sığdırıldığının, bunca canlının 1 yıl
boyunca neyle-nasıl beslendiğinin bilimsel olarak izah edilmesi mümkün
değildir. Zaten Tevrat’a göre her çeşit hayvanın kendiliğinden gelip
gemiye toplanması anlatımından, diğer bilimdışılıkları da normal görmek
gerekir. Sonuçta ne de olsa efsanedir. Tufanın bir gerçeklik tarafı olsa bile
efsanenin tamamının doğru olduğu düşünülemez.
Ankebut
suresi 15. ayetinde “Ve
gemiyi âlemlere bir ibret kıldık.” denmesine rağmen bugüne dek izine rastlanmış ve ibret alınabilmiş
değildir.
Zaman
zaman Nuh’un gemisinin bulunduğuna dair sansasyonel haberler yayınlanır ama bir
müddet sonra bunların gerçek olmadığı ortaya çıkar. Efsanenin belki gerçek bir
yanı olabilir. Bölgede büyük bir tufan yaşanmış ve tufandan sonra kurtulanların
anlattıkları efsaneleşerek tabletlere ve kitaplara yansıtılmış olabilir. Böyle
bir geminin kalıntılarının bulunması, gerçekten bir tufanın yaşanmış olduğunu
gösterir. Ama bu keşif, efsanenin tamamen doğru olduğunu kanıtlamaz.
NUH TUFANI MAVALI
